22 Kasım 2010 Pazartesi

Pencereden dışarı ya da içeri...






Karanlık bir odada oturuyorsun. Dört duvar etrafın. Duvardaki kırmızı saatin farkında değilsin. Her şey siyah senin için, zaman durmuş. Sesler yükseliyor, kalabalık sesleri; yalnızlığını arttıran. Huzurlu olduğunu söylüyorsun yine! Olduğun gibi olduğun konusunda eminsin, çünkü söylendiği gibi maskeni çıkardın yüzünden, ama hala elinde tutuyorsun sımsıkı. Yüzünde hiç bir ifade seçilmiyor, huzur bulduğun karanlıktan da bir iz yok.  Yok gibisin… Yok, gibiden de daha fazla yok... Şaşırtmıyor seni artık ışığın yokluğu. Güvendesin!
Oysa açabilsen şu duvarda gizlenen pencereyi, kaldırabilsen önünde duran perdeyi, tahtaları, tuğlaları, inançları, korkuları, oyunları... Işık hemen ulaşacak gülümseyebilen yüzüne, ihtiyacın olmadığını fark edip def edeceksin maskeni sonsuzluğa, kalabalıklar içine çekecek seni göreceksin, onların seni görebildiği gibi...

1 yorum: